İŞ KAZASI TARİHİNDEN SONRA EMEKLİ OLUP YAŞLILIK AYLIĞI ALMAYA HAK KAZANAN İŞÇİNİN MADDİ ZARARININ HESAPLANMA ŞEKLİ

T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ


2016/3478 E.  ,  2017/9841 K.


"İçtihat Metni"


Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 69.649,80 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi, davacı vekilince duruşmalı, davalı vekilince de duruşmasız olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28/11/2017 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı ... ile vekili Avukat ... geldiler. Karşı taraf adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan davacı asıl ile Avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi. 

KARAR

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere, temyiz kapsam ve nedenlerine göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, 


2-Dava, iş kazası sonucu sigortalının sürekli iş görmezliği nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.


Mahkemece, 44.649,80 TL maddi tazminat ile 25.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 01/10/2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.


Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacının davalı şirkette mil operatörü olarak çalışırken 01/10/2007 tarihinde elini çalıştığı silindirlere kaptırması neticesinde %42,2 oranında malul kalacak şekilde yaralandığı, olayın gerçekleşmesinde davacının %40 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, davacının 03/04/2010 tarihinde emekli olduğu, 17/03/2015 tarihli hesap raporunda emeklilik tarihinin gözetilerek hesap yapıldığı halde 09/07/2015 tarihli hesap raporunda, emeklilik tarihinden sonra da net asgari ücretin fazlası üzerinde hesap yapıldığı, hesaplara esas alınan ilk peşin sermaye değerli gelir ile geçici iş göremezlik ödenekleri arasında da farklılık bulunduğu, mahkemece 09/07/2015 tarihli raporla hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.

Hükme esas alınan hesap raporunun yönteme uygun olmadığı açıktır. Tazminatın saptanmasında, zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, PMF yaşam tablosuna göre bakiye ömrü, işgörebilirlik çağı, işgöremezlik ve müterafih kusur oranları, ... tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin ve destek görenin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar veya emekli olması emekli olduğu tarihe kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonra veya emekli olmasından sonra bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.


Davacının yaşlılık almaya hak kazanmış olduğu dikkate alındığında 5510 sayılı yasanın 54. maddesine göre " Hem malullük hem de yaşlılık sigortasından aylık bağlanmasına hak kazanan sigortalıya, bu aylıklardan yüksek olanı, aylıklar eşitse yalnız yaşlılık aylığı bağlanır.Malûllük, yaşlılık, ölüm sigortaları ve vazife malûllüğü ile iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık veya gelirlerden yüksek olanın tamamı, az olanın yarısı, eşitliği halinde ise iş kazası ve meslek hastalığından bağlanan gelirin tümü, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığının yarısı bağlanır.Birinci fıkradaki sıralamaya göre yapılacak değerlendirmeler sonucunda, bir kişide ikiden fazla gelir veya aylık birleştiği takdirde, bu gelir ve aylıklardan en fazla ödemeye imkân veren iki dosya üzerinden gelir veya aylık bağlanır, diğer dosya veya dosyalardaki gelir ve aylık hakları durum değişikliği veya diğer bir dosyadan gelir veya aylığa hak kazanıldığı tarihe kadar düşer." 


O halde mahkemece yapılacak iş davacının emekli olduğu tarihi gözeterek yapılan 17/03/2015 tarihli hesap raporu esas alınarak, davacının hem malululük hem de yaşlıık sigortasından gelir bağlanması nedeniyle 5510 sayılı Kanun 54.maddesi gereğince kurumdan gelirlerin birleştiği tarihe kadar davacıya yapılmış olan fiili ödemeler ile bu tarih itibariyle hesap edilen ilk peşin sermaye değerinin sorulması, aynı zamanda gecici iş göremezlik ödeneğinin miktarı konusunda çelişkili cevaplar olduğu gözetilerek hesaba esas geçici iş göremezlik ödenediğinin de kurumdan sorularak bu gelirlerin Türk Borçlar Kanunun 55.maddesi kapsamında rücuya kabil kısmını tazminat alacağından mahsup ederek çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.


3-Manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde, bilindiği üzere, gerek mülga B.K'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K'nun 56. maddesinde Hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.


Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez. 


Bu açıklamalar ışığında davacı yararına hüküm altına alınan 25.000,00 TL manevi tazminatın az olduğu açıkça belli olmaktadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.


O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.480,00TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 28/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

27 Şubat 2018 Salı
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.