8. Hukuk Dairesi         2021/12297 E.  ,  2022/7086 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R
Sakarya İli Geyve İlçesi ... Köyü 111 ada 14 parsel sayılı taşınmaz, 6.297,04 m² yüzölçümüyle 2009 yılında Hazine adına ham toprak vasfı ile tescil edilmiştir.
Davacı ... vekili, dava konusu taşınmazın uzun yıllardır tasarruf ve zilyetliğinde olduğunu açıklayarak, dava konusu taşınmazın zeminde gösterdiği kısmının tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sonunda Mahkemece; davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman İşletme Müdürlüğü vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dava konusu alanda, 6831 sayılı Yasa hükümlerine göre 1997 yılında yapılmış olan orman kadastrosu ve 2/b madde uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece her ne kadar, davanın kısmen kabulüyle dava konusu 111 ada 14 parsel sayılı taşınmazın 4.349,28 m2 lik kısmının davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Şöyle ki;
Dava konusu taşınmazın sınırlarında mera bulunmasına ve tanık beyanlarına göre de dava konusu 14 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü köylüler tarafından mera olarak kullanılmasına rağmen, yöntemince mera araştırması yapılmamış, tahsisli mera kaydı bulunup bulunmadığı sorulmamış, mera tahsisi yapılmamış ise taşınmaz ile komşu mera parselinin kadim mera olup olmadığı araştırılmamış, ziraat bilirkişisinden taşınmazın toprak yapısı, eğimi, niteliği, komşu mera parseli ile arada ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı hususlarında rapor alınmamıştır. Taşınmaz 1997 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakılmış olup, taşınmazın öncesinin orman niteliğinde olduğu belirlenirse, 20 yıllık zilyetlikle kazanma süresi, ancak taşınmazın orman kadastrosunun kesinleştiği ve taşınmazın orman sınırları dışında bırakıldığı tarihten itibaren, yapılacak araştırma ve incelemede taşınmazların öncesi itibariyle orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlenirse, 20 yıllık zilyetlikle kazanma süresi, tespit tarihinden geriye doğru hesaplanacağından, zilyetlikle kazanım koşullarının belirlenmesi açısından, memleket haritaları incelenmiş ise de, hava fotoğraflarının dava konusu alanı kapsamadığı gerekçesi ile, hava fotoğraflarına göre taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği hususları incelenmemiştir.
Hal böyle olunca, Mahkemece; dava konusu parselin bulunduğu alanda, tahsisli mera kaydı bulunup bulunmadığı sorulmalı, mera tahsisi yapılmamış ise taşınmaz ile komşu mera parselinin kadim mera olup olmadığı araştırılmalı, yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve dava konusu alanı kapsayan hava fotoğraflarının tamamı ile varsa amenajman planı ve komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri ve tapu kayıtları mahkeme kararı sonucu oluşmuş ise mahkeme karar örnekleri ilgili yerlerden getirtilip, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3'er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi bilirkişi, bir ziraat mühendisi bilirkişi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşifte getirtilen belgeler çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen, jeodezi ve fotogrametri ile uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak)denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmaz, çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazın gerçek eğimi klizimetre aletiyle ölçülerek memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle belirlenmeli; stereoskopik hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarını belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı ile taşınmazın imar-ihyaya konu olup olmadığını, olmuş ise imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığını ve imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, taşınmazın ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığını ve dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17/2. maddesinde belirtilen orman içi açıklık vasfında olup olmadığını belirten müşterek imzalı, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli ve dosyadaki belgeler ile karşılaştırıldığında denetime elverişli rapor alınmalıdır.
Ayrıca keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların öncesinin ne olduğu, kim veya kimler tarafından, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı, imar-ihya gerektiren yerlerden olup olmadığı, böyle yerlerden ise imar-ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; dava konusu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı; ziraat bilirkişisinden taşınmazın evveliyatını, toprak yapısını, niteliğini ve zilyetlikle mülk edinilebilecek yerlerden olup olmadığını, komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı şekilde açıklayan, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; fen bilirkişisinden ise, keşfi takibe ve denetlemeye olanak verir rapor ve kroki alınmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanun'un 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davalılar Hazine ve Orman İşletme Müdürlüğü vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 15.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

4 Ağustos 2023 Cuma
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.