17. Hukuk Dairesi

2018/5881 E. , 2019/21 K.


"İçtihat Metni"


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

 

Taraflar arasındaki ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davacılar vekili ve davalı ... Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:


-K A R A R-


Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacıların eşi/babası ...'nin idaresindeki araca çarpmasıyla ölümlü kaza meydana geldiğini, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığını ve manevi zarara uğradıklarını, davalı sigorta şirketine yapılan başvuru üzerine 15.01.2010 tarihinde 60.300,00 TL. tazminat ödenmişse de bu bedelin gerçek zararı karşılamadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve davalı sigorta şirketi sadece maddi tazminattan sorumlu olmak kaydıyla 2.000,00 TL. maddi ve 43.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; 08.10.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle, maddi tazminat taleplerini 182.863,11 TL'ye yükseltmiştir.


Davalı sigorta şirketi vekili, davadan önce ibra karşılığı yapılan ödeme ile borcun son bulduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlı biçimde zarardan sorumlu olduklarını, davadan önce ödedikleri bedelin güncellenmiş değerinin tazminattan düşülmesi gerektiğini, ehliyetsiz olarak araç kullanan ve emniyet kemeri takmayan davacılar desteğinin müterafik kusurlu olduğunu, SGK tarafından yapılmış ödeme varsa tazminattan düşülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.


Davalı ... vekili, davacılar murisinin trafiğe elverişli olmayan aracı ehliyetsiz biçimde kullanması nedeniyle tazminattan hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.


Davalı ..., davaya konu kazayı yapan aracını kazadan önce haricen sattığını ve zarardan sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.


Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulü ile davacı ... için 152.846,86 TL. ve ... için 30.016,25 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, tazminatlara davalı sigorta şirketi için 29.12.2008 tarihinden ve diğer davalılar için kaza tarihinden faiz işletilmesine; davacıların manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile davacı ... için 10.000,00 TL. ve ... için 5.000,00 TL'nin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan müteselsilen tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı ... Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.


1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davalı trafik sigortacısının sorumluluğunun üst sınırını belirleyen poliçedeki teminat limitinin hak sahiplerinin talep edebileceği tazminat asıl alacağı için geçerli olduğu ve tazminat fer'ilerinin bu limit kapsamında olmadığı dikkate alındığında, davadan önce yapılan ödemenin güncellenmiş bedelinin poliçe limitinden değil de davacılar için hesaplanan tazminat miktarından düşülmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre; davalı ... Sigorta A.Ş. vekilinin aşağıdaki(2, 3, 4 ve 5 nolu) bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.


2-Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle, ölenin yakınlarının, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.


Destekten yoksun kalma zararının hesabında vefat edenin gelirinin belirlenmesi, tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Çalışma hayatının, aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresi, bakiye yaşam süresi varsa kalan sürenin de pasif çalışma devresini oluşturduğu; destekten yoksun kalma nedeniyle tazminatın hesabında, pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulü gerektiği Dairemiz'in yerleşmiş içtihatlarındandır.


Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücretin, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığı olduğu, ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira, asgari geçim indirimi (AGİ), ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasına esas ücrete dahil edilemez.


Somut olaya bakıldığında; hükme esas alınan 06.06.2014 tarihli hesap bilirkişi raporunda, desteğin pasif devresini oluşturan 2025- 2034 yılları arasındaki dönem için, AGİ dahil edilmiş asgari ücret üzerinden tazminatın hesaplandığı görülmektedir ki bu hesaplama biçimi hatalıdır.


Yine, anılan raporda; kazanın gerçekleştiği 22.05.2008 ile tazminat hesabının yapıldığı 06.06.2014 tarihlerini kapsayan işlemiş dönem için, desteğin çalıştığı ... Belediye Başkanlığı tarafından desteğin yaşıyor olması halinde elde etmesi muhtemel olduğu bildirilen gelire göre hesaplama yapıldığı görülmektedir. Davacıların zararın kaza ile ölüm tarihinde doğduğu ve tazminat hesaplamasının kaza tarihindeki veriler esas alınarak yapılması gerektiği dikkate alındığında; 2008- 2014 yılları arasındaki işlemiş dönem için varsayımsal olarak belirlenen gelire göre hesaplama yapılması da doğru değildir.


3-Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda; davacılar ile desteğin muhtemel bakiye ömür sürelerinin, Dairemiz'in yerleşik uygulamalarına uygun biçimde PMF Yaşam Tablosu'na göre belirlenmesi gerektiği doğru biçimde kabul edilmiş olmakla birlikte; davaya konu kazanın gerçekleştiği tarih
22.05.2008 olduğu halde, bilirkişi tarafından kaza tarihinin 27.05.2007 olarak esas alınması suretiyle hesaplama yapıldığı ve yaklaşık 1 yıllık fazla tazminat hesabı yapıldığı gözetildiğinde, rapor bu yönden de hatalıdır.


Diğer yandan; anılan bilirkişi raporunda, davaya konu kaza nedeniyle SGK tarafından davacılara ödenen bedelin rücuya tabi olmadığı için tazminattan düşülemeyeceği kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. SGK Başkanlığı'nın 03.12.2010 tarihli cevabi yazısı ile, davaya konu kazanın iş kazası olarak kabul edildiği ve davacılara iş kazası kolundan ölüm aylığı bağlandığı bildirilmiş olduğuna göre, SGK tarafından yapılan ödemenin rücuya tabi olup olmadığının net biçimde saptanması ve rücuya tabi ödemeyse tazminattan düşülmesi gerektiği de açıktır.


4-Davaya konu kazada davalı sürücünün % 75 oranında asli ve davacılar desteğinin % 25 oranında tali kusurlu olduğunun, mahkemece kabul edildiği görülmektedir. Kazadaki kusur oranları konusunda mahkemenin kabulü anılan biçimde olmasına rağmen, hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda, davacılar desteğinin yolcu olduğu ve kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığı kabul edilip, davalı tarafın tam kusuruna göre tazminat hesaplaması yapıldığı görülmektedir. Kazada davacılar desteği de % 25 kusurlu kabul edildiğine göre, bu kusur oranında tazminattan indirim yapılması gerektiğini gözetmeyen rapora göre karar verilmesi eksik inceleme niteliği taşımaktadır.


Bu durumda mahkemece; öncelikle, SGK Başkanlığı tarafından iş kazası kolundan davacılara bağlanan ölüm aylığının rücuya tabi olup olmadığının araştırılması, bu hususun netleştirilmesinden sonra; konusunda uzman başka bir aktüerya bilirkişisinden, kaza tarihi doğru biçimde esas alınıp destek ve davacıların bakiye ömür süreleri belirlenerek tazminat hesabının yapılması; desteğin kazadan önceki son maaş bordrosunda yer alan gelirinin hesaba esas alınması ve bu gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle belirlenecek değerine göre aktif devre zararının hesaplanması; desteğin pasif devresine ilişkin gelirinin, AGİ dahil edilmemiş net asgari ücret olarak esas alınmasıyla hesap yapılması; destek ile davalı sürücünün kazadaki kusur oranlarının tazminat hesabında dikkate alınması ile desteğin kusuru oranında tazminattan indirim yapılması; SGK tarafından yapılan ödemenin rücuya tabi olduğunun tespit edilmiş olması halinde, bu ödemenin ilk peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi suretiyle davacıların hak kazanacağı tazminat miktarlarının belirlenmesi hususlarında rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle ve birçok hata içeren bilirkişi raporu benimsenerek hüküm tesisi doğru görülmemiştir.


5-Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır.


Davalı ...'a ait olup dava konusu kazayı yapan araç için, davalı ... Sigorta A.Ş. tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi düzenlendiği; ... Sigorta A.Ş'nin trafik sigortacısı sıfatıyla zarardan sorumlu olduğu; bu davalının düzenlediği ZMSS poliçesi kapsamında, ölüm halinde kişi başına teminat limitinin 100.000,00 TL. olduğu; davalı tarafından davadan önce davacılara 60.300,00 TL. ödendiği ve limitin bu oranda azaldığı dikkate alındığında; davalı sigortacının poliçe limitiyle sınırlı biçimde maddi tazminattan sorumlu olduğu şeklinde tesis edilen hükmün, infazda tereddüt uyandırıcı mahiyette olduğu açıktır.


Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; davalı ... Sigorta A.Ş'nin, bakiye poliçe limiti olan 39.700,00 TL. ile sınırlı biçimde maddi tazminattan sorumlu olduğunun hükümde açıkça belirtilmesi; maddi tazminata ilişkin vekalet ücreti ve yargılama giderleri için, davalı sigortacının sorumlu olduğu bakiye poliçe limiti ile orantılama yapılmak suretiyle bu yönlerden hüküm tesisi gerektiğinin gözetilmeyişi de bozmayı gerektirmiştir.


6-Davacılar vekili, dava konusu kaza sonucu davacılar murisinin ölümünden duyulan üzüntü nedeniyle, ölenin eşi/ çocuğu olan davacılar için toplam 43.000,00 TL. manevi tazminat isteminde bulunmuş; mahkemece talebin kısmen kabulüne karar verilerek hükümde belirtilen miktarlarda manevi tazminata karar verilmiştir.


6098 sayılı TBK'nun 56. (818 sayılı BK'nun 47.) maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir
para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.


O halde mahkemece; meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların eşi/ babası olan yakınlarının ölümü nedeniyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacıların ölene olan yakınlıkları nedeniyle duyacakları elemin derinliği, davacılar yakınının ...'nın kazada alt derecede kusurlu olduğu gözönünde tutularak, olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen, davacılar için hak ve nasafet kuralları çerçevesinde daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan, bir miktar düşük manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.


Kabule göre ise; karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT'nin 10/2. maddesi gereği, manevi tazminatın reddolunan kısmı yönünden davalı taraf yararına hükmedilecek karşı vekalet ücretinin, davacılar lehine hükmedilen 1.800,00 TL. vekalet ücretini geçemeyeceğinin gözetilmemesi ve anılan tarife hükmüne aykırı olarak davalı ... lehine, reddolunan manevi tazminat için fazla vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalıdır.

 

SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... Sigorta A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; hükmün, (2), (3), (4) ve (5) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı ... Sigorta A.Ş. yararına; (6) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar yararına BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ve davalı ... Sigorta A.Ş'ye geri verilmesine 14/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

10 Nisan 2020 Cuma
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.