T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
2013/13485 E. , 2014/19487 K.
MAHKEMESİ : Çerkezköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 31/05/2013
NUMARASI : 2009/478-2013/226
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı Y.. D.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkili Cansu'nun yolcu olarak bulunduğu davalı idaresindeki minibüsten inmek istediği sırada hareket halinde iken kapının açılması nedeni ile düşerek yaralanmasına neden olduğunu belirterek çalışma gücü kaybı nedeni ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 80.000,00.-TL maddi tazminatın her iki davalıdan, ayrıca Cansu için 50.000,00.-TL, anne ve babası için ayrı ayrı 10.000,00.-TL olmak üzere toplam 70.000,00.-TL manevi tazminatın Y.. D..'den olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiş, talebini ıslah etmiştir.
Davalı A... Sigorta A.Ş. vekili, kusur oranında, gerçek zarardan, poliçe limiti ile sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Y.. D.. vekili, taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacıların ceza davasında şikayetçi olmamaları nedeniyle tazminat talep edemeyeceklerini müvekkilinin kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı sürücünün % 62,50 oranında kusurlu olduğu ve davacının % 10,30 oranında çalışma gücü kaybı olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabul kısmen reddiyle çalışma gücü kaybı nedeniyle 12.052,45.-TL maddi tazminatın sigorta şirketinden dava, davalı Yaşar'dan olay tarihinden, ayrıca Cansu için 3.000,00.-TL, anne ve babası için ayrı ayrı 2.000,00.-TL olmak üzere toplam 7.000,00.-TL manevi tazminatın davalı Y.. D..'den olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı Y.. D.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı Y.. D.. vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Davacılar vekilinin temyiz itirazları yönünden;
a-Dava Borçlar Kanunu'nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK m. 54) gereğince çalışma gücü kaybı nedeniyle maddi tazminat ve 47. maddesi (TBK m. 56) gereğince manevi tazminat istemine ilişkindir.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali BK m. 46/I'de özel olarak hükme bağlanmıştır (6098 sayılı TBK m. 54). Bu hüküm gereğince "Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmaya muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir". Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlâli halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddî zararın türleri; masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu'nun 46. maddesinde belirtilen "bütün masraflar" deyimi çok geniş kapsamlıdır. Bu giderlere zarara uğrayanın katlanmak zorunda kaldığı bütün giderler dahildir.
Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin malvarlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
Bununla birlikte Yargıtay'ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak gürülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğunun kabulü gerekmektedir.
Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunda beden gücü kaybına uğrayan davacı C.. E..'in 18 yaşından itibaren kazanç sağlamaya başlayacağı kabul edilerek, bu yaştan itibaren zarar hesabı yapılmış ise de, yukarıda yapılan açıklamalar gözönünde tutularak davacının sürekli çalışma gücünü yitirdiği tarihten itibaren zararın oluşacağı kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiğinden yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
b-Beden gücü kaybı nedeni ile tazminat hesaplanırken rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl % 10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanmalıdır (YHGK., 28.06.1995 tarih, 1994/9-628 Esas, 1995/694 Karar).
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda her ne kadar zarar bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl % 10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanma yapılmış ise de belirlenen zarardan ayrıca 9 yaşında olan davacının 18 yaşında gelir sağlamaya başlayacağı ve buna göre 9 yıl önce tazminat alacağı gerekçesi ile tazminatı 0,4241 oranında iskontoya tabi tutarak hesaplama yapılması hatalı olup yukarıda açıklanan yönteme uygun hesaplama için ek rapor alınması gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
c-Borçlar Kanunu'nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı TBK. m. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Dosya kapsamından, kaza sonucu davacı C.. E..'in sağ el bileği tendonunda oluşan yaralanma nedeni ile % 10. 3 oranında sürekli çalışma gücü kaybına uğradığı ve elinde oluşan yaralanmanın sabit iz niteliğinde olduğu dosya kapsamındaki rapor ve resimden anlaşılmaktadır. Mahkemece Cansu için 3.000,00.-TL, anne ve babası için ayrı ayrı 2.000,00.-TL olmak üzere toplam 7.000,00.-TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Manevi tazminatın değerlendirilmesinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davalıların sorumluluğunun niteliği, davacıdaki yaralanmanın niteliği ve etkisi ile kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de gözönünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan somut olayda olayın meydana geliş şekli ve davacıdaki yaralanmanın niteliği dikkate alındığında davacılar için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir miktar daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan miktarlarda manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Y.. D.. vekilinin temyiz nedenlerinin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, aşağıda dökümü yazılı 975,47 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı Y.. D..'den alınmasına 25.12.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.