. Hukuk Dairesi         2021/9447 E.  ,  2022/5293 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
.....
DAVA TÜRÜ : ŞİRKET HİSSESİNİN İPTALİ, TESCİLİ / TENKİS - TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL - TENKİS

Taraflar arasında görülen şirket hissesinin iptali/tenkis istekli asıl dava ile tapu iptali ve tescil/bedel/tenkis istekli birleştirilen dava sonunda Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/12/2020 tarihli, 2016/284 Esas, 2020/637 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davanın kabulüne dair verilen kararın asıl ve birleştirilen davada davalılar vekilleri tarafından istinafı üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 13/09/2021 tarihli, 2021/949 Esas, 2021/1055 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:


I. DAVA


Davacı, asıl davada, mirasbırakan babası ...'in vekil kıldığı oğlu ... (birleştirilen davada davalı) aracılığıyla davalı ... A.Ş.'de bulunan 8000 adet hissesinin tamamını oğlu davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiğini, gerçekte bağış niteliğinde olan devrin Türk Borçlar Kanununun 19. maddesinde düzenlenen muvazaa nedeniyle sakat olduğunu ileri sürerek, mirasbırakan tarafından davalı ...'a devredilen 8000 adet şirket hissesinin miras payı oranında iptali ile anonim şirket kayıtları ve ticaret sicil kayıtları nezdinde ortaklığının tesciline, mümkün olmazsa tenkise karar verilmesini istemiş; birleştirilen davada ise, mirasbırakan babasının 38017 ada 8 parsel sayılı taşınmazını vekil kıldığı oğlu Hakan (asıl davada davalı) aracılığıyla oğlu davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranın tapu iptali ve tescile, mümkün olmazsa bedele, bu da mümkün olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.

 

II. CEVAP


Asıl ve birleştirilen davada davalılar, zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, davanın asliye ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davacının kanser tedavisi gören mirasbırakan babası ile hiç ilgilenmediğini, mirasbırakan ile kendisinin ve kardeşi ...'in ilgilendiğini, mirasbırakanın sağlığında mallarını taksim ettiğini, en büyük payı davacının aldığını ve imzaladığı ibra belgesi ile bu gerçeği zımnen ikrar ettiğini, şirket hisselerinin ve taşınmazın bedeli karşılığında satın alındığını, muvazaanın bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.


III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI


Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/12/2020 tarihli, 2016/284 Esas, 2020/637 Karar sayılı kararıyla, mirasbırakanın gerçek iradesinin satışa değil, bağışa ve diğer çocuklarından mal kaçırmaya yönelik olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.


IV. İSTİNAF


1. İstinaf Yoluna Başvuranlar


İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.


2. İstinaf Nedenleri


Asıl ve birleştirilen davada davalılar vekilleri, mirasbırakana ait şirket hisseleri ve taşınmazların mirasbırakan ve tüm mirasçılar arasıda paylaşıldığını, bu paylaşım sonucunda davacının davalılar ile mirasbırakan aleyhine fazladan zenginleştiğini, davalılara haksızlık edildiğini bu nedenle mirasbırakanın denkleştirmeye gittiğini, ancak bu durumun dosyada değerlendirilmediğini, mirasbırakanın denkleştirme iradesinin usulüne uygun olarak tespit edilmesi gerektiğini, bu tespitten sonra ortada bir muvazaa olup olmadığının nazara alınması gerektiğini, davacının mirasbırakanın hastalık döneminde bakmadığını, aksine ona hakarette bulunduğunu, davaya konu devirlerin mirasbırakanın evlatları olması nedeni ile piyasa değerinde bir satım olmayacağını, taşınmaza ilişkin alınan bilirkişi raporunda paylaşım esnasında davacıya verilen değeri 55.000.000,00 TL olan taşınmaza ilişkin herhangi bir kıymet takdiri yapılmadığını, celbedilen tapu kayıtlarında davacıya verilen bir taşınmazın olduğunu, bu nedenle mirasbırakanın yaptığı işlemin muvazaalı olmadığını, dava dışı diğer kardeşle yapılan beyan, feragat ve ibra belgesi başlıklı belgelerin ceza davalarına ilişkin olduğunu, ibra belgesinde diğer kardeşe para verilmiş olmasının davacı için bir hak göstergesiymiş gibi hükme dayanak yapılmasının hatalı olduğunu, davacının haksız olduğunu ve davanın reddedilmesi gerektiğini, davalı ...'e devredilen taşınmazın durumunun devir tarihi itibari ile nazara alınmadığını, davalı ...'a şirket hisselerinin devrinin denkleştirme ve hastalık dönemine ilişkin vefa karşılığı minnet duyguları içinde yapıldığını, paylaşım tablosunda, mirasbırakan ve şirketin pasif kayıtlarında yer alan tüm mal varlığının değerinin tespit edilmediğini, mirasbırakanın zengin olduğundan söz edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin yersiz olduğunu, tanıklarının ilk derece mahkemesince dinlenmediğini ve delillerinin toplanmadığını, davacıya usulüne uygun olarak yemin yaptırılmadığını, mirasbırakanın iradesi net şekilde belirlenmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini, mirasbırakanın iradesinin denkleştirme ve vefa borcunu ödeme olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını, asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.


3. Gerekçe ve Sonuç


Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 13/09/2021 tarihli, 2021/949 Esas, 2021/1055 Karar sayılı kararıyla, şirket hissesi ve taşınmazın mirasbırakan tarafından davalılara temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu, bu durumda, dava konusu ... ve Gıda Tic. ve San. A.Ş. şirketindeki pay devrinde Borçlar Kanununun 19. maddesi gereğince genel muvazaa şartlarının oluştuğu, birleştirilen davaya konusu taşınmaz yönünden ise muris muvazaası şartlarının oluştuğu, ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davada davalılar vekillerinin istinaf başvurusu 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.


V. TEMYİZ


1.Temyiz Yoluna Başvuranlar


Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.


2. Temyiz Nedenleri


Davalılar vekilleri, mirasbırakanın iradesinin sağlıklı şekilde tespit edilmediğini, rakamsal belirlemeler ile hüküm tesis edildiğini, uzun süren hastalığında davalının mirasbırakana yoğun bakım ve ilgisi nedeniyle temlikte ahde vefa unsurunun bulunduğunu, davacının mirasbırakan ve davalılar aleyhine fazladan zenginleşmesine dayalı paylaşım sebebiyle mirasbırakanın davaya konu şirket hissesinin devrinde temlikte denkleştirme amacıyla hareket ettiğini, şirket hissesinin ve taşınmazın baba - oğul arasında devri nedeniyle piyasa rayicinin temel alınmadığını, hisse devirlerinin nominal değer üzerinden yapıldığını, davacının ölüm döşeğinde olan mirasbırakana ağır hakaretlerde bulunduğunu, buna rağmen mirasbırakanın davacıya karşı husumet beslemeyerek ona da taşınmaz verdiğini, mirasbırakanın, en küçük oğlu davalı ...'in doğup büyüdüğü evi harabe halinde iken ciddi masraflar yaparak ihya edeceğine güvenip evini - anılarını ayakta tutma amacıyla sattığını, mirasbırakanın ölümünden önce taşınmaz devirlerinden sonra taraflar arasında ibralaşmanın yapıldığını, bu ibranın ceza dosyaları dışında ayrı bir başlık altında yer aldığını, keşif ara kararının yerine getirilmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini ileri sürerek, asıl ve birleştirilen davada verilen kararın bozulmasını istemişlerdir.


3. Gerekçe


3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme


Asıl dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 19. maddesine dayalı şirket hissesinin iptali ve tescili, mümkün olmazsa tenkis; birleştirilen dava ise, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel, bu da mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.


3.2. İlgili Hukuk


3.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.


3.2.2. Bilindiği üzere, 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, bizzat mirasbırakanın üzerinde tapuda kayıtlı olan taşınmazların mirasbırakan ya da vekili (temsilcisi) tarafından aslında bağış olduğu halde satış biçiminde temlik edilmesi durumunda uygulama olanağı bulur. İçtihadı Birleştirme Kararları kapsamları ile sınırlı gerekçeleri ile yol gösterici ve sonuçları ile bağlayıcı kararlar olduğundan, tapuda yapılan temlikler dışındaki işlemler yönünden belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararı uygulanamaz. Ancak, böyle hâllerde genel muvazaa hükümlerinin uygulanması gerekir. Gerçekten, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 19. maddesi hükmünde genel muvazaa düzenlenmiş olup, "...tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır" hükmü getirilmiştir. Mirasçı, sözleşmenin tarafı olmadığından, sözleşmenin muvazaalı olarak yapıldığı iddiası her türlü delille kanıtlanabilir. Özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde TBK'nın 19. maddesinin uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı yasal ve yargısal uygulama gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.05.2009 tarihli ve 1999/4-286 Esas, 1999/293 Karar sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir.


3.3. Değerlendirme


Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) paragraftaki gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.


VI. SONUÇ:

 

Açıklanan nedenlerle, asıl ve birleştirilen davada davalılar vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, asıl davada aşağıda yazılı 104.466,00 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı ...'den alınmasına, birleştirilen davada aşağıda yazılı 53.793,50 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı ...'den alınmasına, 30/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.


Bina

 

8 Eylül 2023 Cuma
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.