20. Hukuk Dairesi         2016/6690 E.  ,  2016/6809 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Yörede 1992 yılında yapılan kadastro sırasında ... ili, ... ilçesi, ... köyü 101 ada 50 parsel sayılı 4000,00 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tarla niteliği ile vergi kaydına ve zilyetliğe dayalı olarak davalı ...adına tesbit ve tescil edilmiştir.
Davacı vekili taşınmazın, Devlet Ormanı ile çevrili olduğunu, ormandan kazanıldığını, orman içi açıklığı konumunda orman sayılan yer olduğu gerekçesi ile davalı adına tapu kaydının iptal edilerek orman olarak ... adına tescili için dava açmıştır. Davalı ölü olduğundan veraset ilâmına göre mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman savı ile 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesine göre 10 yıllık sürede açılan tapu iptali tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de mahkemenin bu kabûlü yerinde değildir.
Şöyle ki; dava konusu taşınmazın hükme dayanak alınan fen orman bilirkişiler raporuna ve Dairece iade kararı ile aldırtılan ek raporun krokisinden anlaşılacağı üzere güneyindeki Hazineye ait tarla niteliğindeki 94 nolu parsel hariç, kadastro parsellerinin uzağında kaldığı ve kadastro parselleri ile devamlılık arz edecek şekilde irtibatlandırılamadığı 101 ada 86 numaralı orman parselinin içinde kaldığı, bu durumda, çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi tarafından düzenlenen krokiye kadastro paftası ve orman kadastro haritasındaki konumuna göre 6831 sayılı Kanunun 17. maddesi kapsamında orman içi açıklığı konumunda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Kural olarak; orman içi açıklıkları zilyetlikle iktisap edilemezler. Bunun istisnası tapu kaydının varlığının söz konusu olduğu hallerde orman içi açıklığından söz edilemez. Davalı taraf böyle bir tapu kaydına da dayanmamıştır.
6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 31.05.1970 gün ve 531 sıra no'lu Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3 ve 19.08.1974 günlü Resmî Gazetede yayımlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1 ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesinde "... 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı" öngörülmüştür.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2 Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval ... Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Orman içi açıklığı konumundaki yerler kesinleşen orman kadastro sınırları dışında bulunsa bile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle zilyetlikle kazanılması olanaklı değildir. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.'nun 10.12.1997 gün ve 1997/20 - 830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20 - 808/1039, 08.02.1999 gün ve 1999/7-22-43, 13.10.1999 gün ve 1999/8-689 - 822, 03.04.2002 gün ve 2002/8-230-261 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüştür. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.
Mahkemece değinilen hususlar gözetilerek Hazinenin davasının kabulü yerine aksi düşüncelerle reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 13/06/2016 günü oy çokluğu ile karar verildi.

(Karşı Oy)


KARŞI OY YAZISI

Temyiz incelemesine konu dava, davalı tarafın ... ili, Yenice ilçesi, Yalıoba köyünde, birlikte yapılan orman ve arazi kadastrosu sonucunda, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle malik oldukları 101 ada 50 parsel olarak tespit gören ve tapuya tescil edilen parselin orman içi açıklık olduğu gerekçesiyle tapusunun iptali ile orman olarak ... adına tespit ve tesciline karar verilmesine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olduğu belirlenerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Parselin durum ve konumu, yapılan keşif, dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanları ve bilirkişi raporları incelenerek teker teker değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazın orman kadastro komisyonunun 3402 sayılı Kanun uyarınca yaptığı arazi kadastrosu ile birlikte ilân edilen 1992 yılında yapılan orman kadastro çalışmasında orman içi tarım arazisi olarak bırakılan 31 numaralı parselin içinde kaldığı; kadastro komisyonu tarafından bu parselin içinde 50 ve 94 numaralı parsellerin kişiler adına tespiti yapılarak tapuya kaydedildiği; yapılan keşif neticesi 3 kişilik orman yüksek mühendislerinden oluşan bilirkişi heyetinin raporu ile dava konusu yerin orman olmadığının belirlendiği anlaşılmıştır.
Davanın reddine karar verilen bu parselin, orman örtüsü ve orman toprağı olmayıp uzun yıllardır tarım arazisi olarak kullanıldığı ve 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olduğu, 1937 tarihli vergi kaydının buraya uyduğu, alınan ek raporlarda da dava konusu yerin en eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasında da açıklık alanda kaldığı ve kadim tarım arazisi olduğu anlaşılmıştır.
Orman arazisi içerisinde ancak kültür arazisi olmayan açıklıklar orman içi açıklıktır. 6831 sayılı Orman Kanununun uygulanmasını göstermek amacıyla çıkarılan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 26. maddesinde devlet ormanı olarak sınırlandırılacak yerler belirlenirken a bendinde orman içi açıklık tanımlanmıştır. Buna göre, orman içindeki kültür arazileri dışında, 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıklar, orman içi açıklık olarak nitelenmiş ve bir yerin orman içi açıklık sayılabilmesi için kültür arazisi olmaması ön koşul olarak konulmuştur.
İncelenen dosya kapsamı, kararın dayandığı gerekçe, yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma neticesi, dava konusu yerin iklimi, arazi koşulları ve florası dikkate alındığında davanın reddine karar verilen yerin, orman içindeki kültür arazisi niteliğinde olup orman içi açıklık niteliğinde olmadığı ve mahkemece verilen kararın onanması gerektiği kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyorum.

4 Ağustos 2023 Cuma
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.