7. Hukuk Dairesi         2021/1368 E.  ,  2022/2033 K.

"İçtihat Metni"
7. Hukuk DairesiMAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi...

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.02.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.09.2019 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 15.03.2022 günü için yapılan tebligat üzerine taraflardan gelen olmadı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının paydaşı olduğu 14036 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6 parsellerde kayıtlı taşınmazlarda ... 'in 1/5 payını davalılara 26.11.2013 tarihinde 750.000.00 TL bedelle sattığını, ancak tapuda satış bedelinin önalım hakkının kullanılmasını engellemek amacıyla muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini ileri sürerek davalılar adına kayıtlı payların tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacının bedelde muvazaa iddiası ispatlanamadığından akitte gösterilen bedel üzerinden önalım davasının kabulüne karar verilmesi üzerine, Dairemizin 05.11.2015 tarih ve 2016/2344 Esas, 2016/8079 Karar sayılı ilamı ile "..verilen kararın sair temyiz itirazları yönünden reddine, davacı, satış bedeli resmi akitte 1.500.000,00 TL olarak gösterilse de, dava konusu payın değerinin 750.000,00 TL olduğunu iddia ederek dava dilekçesini bu değer üzerinden harçlandırmış ve bedelde muvazaa iddiasında bulunmuştur. Mahkemece, bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamadığından resmi akitte gösterilen satış bedeli ile tapu harç ve masrafları toplamı depo ettirilerek davanın kabülüne karar verilmiştir. Bu durumda iddia olunan bedel ile mahkemenin kabul ettiği önalım bedeli arasındaki fark üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdiri ile yargılama giderinin bu orana göre paylaştırılması gerekirken satış bedelinin tamamı üzerinden davacı yararına vekalet ücreti takdir olunarak yargılama giderlerinin tümünün davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir" gerekçesi ile bozulmuştur.Mahkemece, bozmaya uyulması üzerine "davaya konu taşınmazlarla ilgili ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi yönünden hüküm kesinleşmekle bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi üzerine Dairemizin 24.09.2018 tarih ve 2018/1417 Esas, 2018/5870 Karar sayılı ilamı ile bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerektiği belirtilerek, mahkemece hükmün diğer yönlerinin kesinleşmiş olduğundan bahisle "aynı konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiştir gerekçesiyle karar bozulmuştur.Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili duruşmalı olarak temyiz etmiştir.1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş; reddi gerekmiştir.2- Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;HMK'nin 326. maddesinde; "Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir." Hükmü yer almaktadır.Ancak HMK 326. maddesindeki düzenleme yargılama harçları için uygulanmaz. Çünkü davanın reddi hariç harç daima davalıya yüklenir.Somut olayda, yerel mahkemede davacının bedelde muvazaa iddiası kabul görmemiş ise de talebi gibi tapu iptali ve tescile karar verildiğine göre, karar ve ilam harcının tümünün davalıdan alınmasına karar verilmesi gerekirken davacının da sorumlu tutulması doğru görülmemiştir. Ayrıca davacı tarafından yatırılan önalım bedelinin karar kesinleştiğinde davalılara ödenmesine karar verilmemesi doğru görülmemiş ise de; bu hususlar kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nun 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) no'lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) no'lu bentte açıklanan nedenlerle hüküm sonucunun 2. paragrafından sonra gelmek üzere "Karar kesinleştiğinde davacı tarafından yatırılan 1.530,000,00 TL önalım bedelinden 765.000,00 TL'nin davalı ...'e, 765.000,00 TL'nin davalı ...'e ödenmesine," cümlesinin eklenmesine, hüküm sonucunun 3. ve 4. paragrafı hükümden çıkartılarak yerine "Alınması gerekli 104.514,30 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça yatırılan 25.616,25 TL peşin harç düşüldükten sonra geriye kalan 78.898,05 TL bakiye karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına" cümlesinin eklenmesine, hüküm sonucunun 5. paragrafında yer alan "909,85 TL'sinin" kelimesinden sonra gelmek üzere "ve davacı tarafından yatırılan 25.616,25 TL peşin harcın" kelimelerinin eklenmesine ve hükmün DÜZELTİLMİŞ ve değiştirilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.









7. Hukuk Dairesi         2021/2435 E.  ,  2022/2032 K.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06/03/2015 tarihinde verilen dilekçeyle önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28/01/2021 tarihli hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 15/03/2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu 686 parsel sayılı taşınmazda davalı ...'nun dava dışı önceki paydaşlardan 10.04.2014 tarihinde pay satın aldığını, müvekkilinin şufa hakkını engellemek amacıyla satış bedelinin yüksek gösterildiğini, önalım hakkı nedeniyle dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, bedelde muvazaa bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, bedelde muvazaa iddiası kabul edilip bilirkişinin saptadığı bedel depo ettirilerek davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine 14. Hukuk Dairesinin 15.06.2020 tarihli Kararıyla davacının bedelde muvazaa iddiası kanıtlayamadığı, bu nedenle, mahkemece TMK'nın 734. maddesi uyarınca dava konusu payın satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafın toplamından oluşan önalım bedelinin hükümden önce belirlenecek uygun bir sürede depo edilmesi için davacıya süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 734. maddesi uyarınca "Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hâkim tarafından belirlenen süre içinde hâkimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür."Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Kural olarak önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibaret olup bu bedelin dava açılırken hazır edilmesi ve mahkemece makul süre içinde mahkeme veznesine depo edilmesiyle birlikte vadeli bir hesapta değerlendirilmesi gereklidir.Anayasanın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesine göre; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."Anayasanın 35. maddesiyle, bireyin mülkiyet hakkının korunması konusunda devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirildiği gibi,  lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de, üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bırakmaması için devlete birtakım pozitif yükümlülükler de yüklediği kabul edilmektedir.Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni, mülkiyet hakkına gerçek anlamda koruma sağlama amacıdır.Anayasada, temel hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi için yalnızca devletin müdahaleden kaçınması yeterli olmayıp, devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir. Bu bağlamda, söz konusu pozitif yükümlülükler, bazı durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir.Özel kişilerin mülkiyet haklarının çatıştığı durumlarda, her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca da yol açmaması gerekir. Olayın bütün koşulları ve taraflara tanınan tüm imkânlar ile tarafların tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak menfaatların adil bir şekilde dengelenmesi sağlanmalıdır.Bu kapsamda mahkemeler, dava açıldıktan sonraki makul bir süre içinde ön alım bedelinin, vadeli bir mevduat hesabına yatırılmasını sağlayarak yargı sürecinin hızlı işlememesinin taraflar üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirgeyerek mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğü gerekçekleştirmiş olacaklardır.Somut olaya gelince; mahkemece bozma ilamına uyularak davanın tapu satış bedeli ve masraflar toplamı olan 408.000,00TL üzerinden kabulüne karar verilmiştir.Mahkemece önalım bedelinin en geç ön inceleme duruşmasının yapıldığı 16.12.2015 tarihinde depo ettirilmesi gerekirken 27.04.2016 tarihli celsede 191.100,00TL'nin mahkeme veznesine depo edilmesine karar verilmiş, 12.05.2016 tarihinde 198.918,50TL davacı tarafından mahkeme veznesine depo edilmiştir. Bozma ilamından sonra 20.10.2020 tarihli celsede depo edilmeyen resmi senette yazılı bedel ve masraflar olan 209.081,00TL'nin mahkeme veznesine depo edilmesine karar verilmiş, davacı tarafından 02.11.2020 tarihinde depo edilmiştir. Vadeli bir mevduat hesabına depo edilmeyen satış bedelinin değerinde, satış tarihi ile depo tarihi arasında geçen süre nedeniyle azalma meydana gelmiştir. Davalı vekili ise; dava konusu hisseyi davalının satın aldığı tarihten sonra, kurdaki değişiklikler nedeniyle resmi senetteki satış bedelinin değerinin azaldığını, bedel depo edilirken bu hususların mahkemece dikkate alınmadığını belirterek hükmü temyiz etmiştir. Resmi satış sözleşmesindeki önalım bedelinin vadeli bir mevduat hesabında değerlendirilmemesi nedeniyle pay satın alan davalıyı fakirleştirecek, önalım hakkını kullanan davacıyı amaç dışında zenginleştirecek yorum ve sonuçlardan kaçınılmalıdır.Hakkın kullanılması hiçbir zaman davalının zararına olmamalıdır.Nemalandırılmayan satış tarihindeki miktarın depo edilmesi nedeniyle enflasyon oranında veya faiz getirisinden mahrum kalınması oranında davalının da fakirleştiği, bir tarafın diğer taraf zararına azımsanamayacak derecede oransız bir çıkar sağladığı, bu durumun 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olacağı açıktır.Mahkemelerce, ön inceleme tarihi itibariyle resmi senetteki bedelin, satış masraflarıyla birlikte, vadeli bir mevduat hesabında depo edilmesine karar verilerek yargılama sürecinin uzaması nedeniyle önalım bedelinde meydana gelecek değer kaybının önüne geçilmesi sağlanmış olacaktır.Mahkemece yapılması gereken, konusunda uzman bilirkişiden denetime elverişli şekilde rapor alınarak; resmi senette yazılı satış bedeli ile tapu masrafı toplamı olan 408.000,00 TL'nin öninceleme tarihi olan 16.12.2015 tarihinden bilirkişi incelemesi yapılan tarihe kadar nemalandırılması halinde ulaşacağı değer belirlenerek, bu miktardan depo edilen miktar çıkarılarak aradaki farkın da depo edilen önalım bedeline ilavesi suretiyle karar vermektir.Ayrıca davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Mahkemece, bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamadığından tapuda gösterilen satış bedeli ve tapu harç ve masrafları toplamı üzerinden önalım hakkının tanınmasına karar verilmiştir. Bu durumda iddia olunan bedel üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına, iddia olunan bedel ile mahkemenin kabul ettiği önalım bedeli arasındaki fark üzerinden de davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdiri ile harç dışında yargılama giderinin bu orana göre paylaştırılması gerekirken satış bedelinin tamamı üzerinden davacı yararına vekalet ücreti takdir olunarak davalıdan tahsiline karar verilmesi ve davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 3.815,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

7. Hukuk Dairesi         2021/6405 E.  ,  2022/1105 K.
"İçtihat Metni"7. Hukuk DairesiMAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 10/01/2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09/06/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu dava konusu 801 ve 802 parsel sayılı taşınmazlarda 30.07.2012 tarihinde davalıya satılan hisselerin önalım hakkı nedeniyle müvekkili adına tescilini talep etmiş ve resmi senette satış bedelinin önalım hakkının kullanılmasını engellemek amacıyla yüksek gösterildiğini belirterek bedelde muvazaa iddiasında bulunmuştur.Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, resmi senette gösterilen satış bedelinin gerçek satış bedeli olduğunu, davacının dava konusu taşınmazda elbirliğiyle malik olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen ilk kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 29.03.2016 tarih 2015/12282 E-2016/3755 K sayılı ilamıyla, "Dosya içindeki tapu kaydına göre davacının dava konusu 801 ve 802 sayılı parsellerde elbirliği ortağı şeklinde malik olduğu anlaşıldığından tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Ortakların tümünün muvafakatı sağlanamazsa TMK'nın 640. maddesi hükmü uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilmesi gerekir. Davacının elbirliği mülkiyetine konu payına dayanarak açtığı davada diğer maliklerin muvafakatının alınmadığı veya terekeye temsilci atanmadığı anlaşıldığından taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında bir karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacının bedelde muvazaa iddiasını ispatladığı ve dava konusu taşınmazlardaki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiye çevrildiği gerekçesiyle davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazlarda davalıya ait hisselerin davacı adına tesciline, depo edilen 55.163,30TL'nin davalıya ödenmesine dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 19.03.2019 tarih 2018/3843 E- 2019/2457 K sayılı ilamıyla "Somut olayda; 30.07.2012 tarihli satışla dava konusu 801 parsel sayılı taşınmazın 1/3 hissesi 30.500,00TL bedelle, 802 parsel sayılı taşınmazın 1/3 hissesi ise 124.000,00TL bedelle davalıya satılmıştır. Davacı, önalım hakkına engel olmak için dava konusu payların satış bedelinin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini iddia etmiştir. Mahkemece mahallinde keşif yapılmış ve bilirkişiler 12.12.2013 tarihli raporda dava konusu 801 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payının satış tarihinde 29.617,40TL; 802 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payının ise satış tarihinde 478.816,80TL değerinde olduğunu belirlemişlerdir. Keşif sırasında dinlenen davacı tanıklarının beyanına resmi akdin tarafı olmaları nedeniyle itibar edilemeyeceği açıktır. O halde davacının bedelde muvazaa iddiasını kanıtlayabildiğini söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Mahkemece, bedelde muvazaa iddiası ispatlanamadığından dava konusu payların tapuda gösterilen satış bedeliyle, ödenmesi zorunlu harç ve masrafın toplamından oluşan önalım bedelinin TMK'nın 734. maddesi uyarınca hükümden önce belirlenecek uygun bir zaman içinde depo edilmesi için süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 734. maddesi uyarınca "Önalım hakkı sahibi, adına payın tesciline karar verilmeden önce, satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini, hâkim tarafından belirlenen süre içinde hâkimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür."Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Kural olarak önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibaret olup bu bedelin dava açılırken hazır edilmesi ve mahkemece makul süre içinde mahkeme veznesine depo edilmesiyle birlikte vadeli bir hesapta değerlendirilmesi gereklidir.Anayasanın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesine göre; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."Anayasanın 35. maddesiyle, bireyin mülkiyet hakkının korunması konusunda devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirildiği gibi,  lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de, üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bırakmaması için devlete birtakım pozitif yükümlülükler de yüklediği kabul edilmektedir.Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni, mülkiyet hakkına gerçek anlamda koruma sağlama amacıdır.Anayasada, temel hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi için yalnızca devletin müdahaleden kaçınması yeterli olmayıp, devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir. Bu bağlamda, söz konusu pozitif yükümlülükler, bazı durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir.Özel kişilerin mülkiyet haklarının çatıştığı durumlarda, her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca da yol açmaması gerekir. Olayın bütün koşulları ve taraflara tanınan tüm imkânlar ile tarafların tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak menfaatların adil bir şekilde dengelenmesi sağlanmalıdır.Bu kapsamda mahkemeler, dava açıldıktan sonraki makul bir süre içinde ön alım bedelinin, vadeli bir mevduat hesabına yatırılmasını sağlayarak yargı sürecinin hızlı işlememesinin taraflar üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirgeyerek mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğü gerekçekleştirmiş olacaklardır.Somut olaya gelince; mahkemece 28/04/2014 tarihinde 50.000,00 TL ve 07/06/2021 tarihinde 109.000,00 TL önalım bedelinin depo edilmesine ve bedelin vadeli bir mevduat hesabına yatırılarak nemalandırılmasına karar verilmiştir.Somut olayda, önalım bedeli tensip tarihi itibariyle depo ettirilmemiş, iki parça halinde satış tarihinden yaklaşık 2 ve 9 yıl sonra mahkeme veznesine yatırılmasına ilişkin depo kararı verilerek satış bedelinin değerinde meydana gelen azalmanın önüne geçilmemiştir.Resmi satış sözleşmesindeki önalım bedelinin makul süre içerisinde depo edilmemesi ve vadeli bir mevduat hesabında değerlendirilmemesi nedeniyle pay satın alan davalıyı fakirleştirecek, önalım hakkını kullanan davacıyı amaç dışında zenginleştirecek yorum ve sonuçlardan kaçınılmalıdır.Hakkın kullanılması hiçbir zaman davalının zararına olmamalıdır.Dava konusu paya yönelik önalım davasının açıldığı tarih ile önalım bedelinin depo edildiği tarih arasında uzunca bir zamanın geçtiği;  bu süre gözönüne alındığında, önalım bedelini zamanında depo etmeyerek kullanması nedeniyle davacının amacı dışında zenginleştirildiği, nemalandırılmayan satış tarihindeki miktarın depo edilmesi nedeniyle enflasyon oranında veya faiz getirisinden mahrum kalınması oranında davalının da fakirleştiği, bir tarafın diğer taraf zararına azımsanamayacak derecede oransız bir çıkar sağladığı, bu durumun 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olacağı açıktır. Mahkemelerce, ön inceleme tarihi itibariyle resmi senetteki bedelin, satış masraflarıyla birlikte, vadeli bir mevduat hesabında depo edilmesine karar verilerek yargılama sürecinin uzaması nedeniyle önalım bedelinde meydana gelecek değer kaybının önüne geçilmesi sağlanmış olacaktır.Mahkemece yapılması gereken, konusunda uzman bilirkişiden denetime elverişli şekilde rapor alınarak; resmi senette yazılı satış bedeli ile tapu masrafı toplamı olan 159.598 TL'nin öninceleme tarihi olan 18.01.2013 tarihinden bilirkişi incelemesi yapılan tarihe kadar nemalandırılması halinde ulaşacağı değer belirlenerek, bu miktardan depo edilen ve bankada mevcut bulunan (nemalı veya nemasız) miktar çıkarılarak aradaki farkın da depo edilen önalım bedeline ilavesi suretiyle karar vermektir.Davacı tarafından aradaki fark depo edildikten sonra işin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.Ayrıca kabule göre; vekalet ücreti yönünden; davacı taraf 5.000 TL üzerinden harçlandırarak dava açmış olup dava açıldığı tarihte muvazaa iddiasında bulunduğundan ve muvazaa iddiası ispatlanamadığından 5.000,00 TL üzerinden davacı lehine; resmi satış sözleşmesindeki değer ile 5.000,00 TL arasındaki fark üzerinden ise davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesi gerekirken bu hususun da gözetilmemesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

20 Temmuz 2023 Perşembe
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.