Hukuk Genel Kurulu         2022/372 E.  ,  2022/784 K.


"İçtihat Metni"

 

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi


1. Taraflar arasındaki "orman kadastrosuna itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Borçka Kadastro Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ... İdaresi vekili ile davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı ... İdaresi vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı ... İdaresi Temsilcisi dava dilekçesinde; davaya konu taşınmazın bulunduğu bölgede 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 5304 sayılı Kanun'la değişik 4. maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmaları sırasında 101 ada 1 numaralı orman parselinin O.S. 3587-3591 numaralı ve 3573-3575 numaralı köşe noktalarının oluşturduğu poligon içerisinde kalan sahanın orman dışı alan olarak bırakıldığını, davaya konu yerin ormanla bütünlük arz ettiğini, idarece yapılan çalışmada çekişmeli alanın orman özelliği arz ettiğinin tespit edildiğini ileri sürerek 101 ada 1 numaralı orman parselinin O.S. 3587-3591 numaralı ve 3573-3575 numaralı köşe noktalarının oluşturduğu poligon içerisinde kalan sahanın Devlet ormanı olarak Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalı Hazine vekili; cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında 20.01.2012 tarihli beyan dilekçesiyle; dava konusu taşınmazın devletin mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan olduğunu, 3402 sayılı Kanun'un 18. maddesi gereğince çekişmeli alanın Hazine adına tescili gerektiğini belirterek davanın reddi ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
6. Davalı ... temsilcisi duruşmadaki beyanında; dava konusu yerin orman olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Dahili davalılar ... ve ... duruşmadaki ortak beyanlarında; dava konusu yerin kendilerine babalarından kaldığını, yıllardan beri ekip biçtiklerini, içerisinde fındık ocaklarının bulunduğunu, eski tapu ya da belgesinin bulunmadığını, ancak çekişmeli alanın orman olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesi Birinci Kararı:
8. Borçka Kadastro Mahkemesinin 08.02.2013 tarihli ve 2011/42 E., 2013/18 K. sayılı kararı ile; fen bilirkişi raporuna ekli krokide 336 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların A harfi ile gösterilen kısımlarının dava konusu edildiği, memleket haritası ve hava fotoğrafları uyarınca A harfi ile gösterilen kısımların ormanlık alanda kaldığı, bu nedenle uzun süredir dahili davalılar tarafından kullanılıyor olsa da zilyetlikle iktisabın mümkün olmadığı, tapu ve zilyetlik yoluyla ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanun'un 45. maddesinin ilgili fıkralarının Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 tarihli ve 1987/31 E., 1988/13 K. sayılı kararıyla iptal edildiği, kalan fıkralarının da 22.02.2005 tarihli 5304 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi öncesi orman olan bir yerin kazandırıcı zamanaşımı yoluyla kazanılamayacağı gerekçesiyle kısmi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire İlk Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... İdaresi vekili ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 28.01.2014 tarihli ve 2013/7920 E., 2014/1241 K. sayılı kararı ile; ‘'...Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde, 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükümlerine göre yapılıp 04/05/2011-02/06/2011 tarihleri arasında ilân edilen orman kadastro çalışmaları vardır.
Mahkemece, her ne kadar dava konusu edilen yerin, çekişmeli parsellerin (A) bölümleri olduğu belirlenerek bu bölümlerin orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesi ile orman niteliği ile Hazine adına tesciline, (B) bölümlerinin ise dava konusu olmadığı belirlenerek davalı gerçek kişiler adına tesciline karar verilmiş ise de; ulaşılan sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Şöyle ki; somut uyuşmazlıkta; çekişmeli taşınmazların malik hanesi açık olup, mahkemece, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi uyarınca gerçek hak sahibi re'sen belirlenecek, davada taraf olmayanlar adına dahi tescile karar verilebilecektir. Dava konusu taşınmazların kadastro tesbit tutanaklarının malik hanelerinin 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi uyarınca gerçek hak sahibinin belirlenerek doldurulmak üzere mahkemeye aktarıldığından parsellerin tamamının davalı olduğu gözetilmeden (A) bölümleri yönünden ayrıntılı inceleme yapılarak, (B) bölümleri hakkında ise araştırma yapılmaksızın tutanağın edinme nedeninde ismi geçen kişiler adına tesciline karar verilmesi doğru değildir.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 5, 26, 27 ve 30/2. maddelerinde, kadastro tesbit tarihinden önce dava konusu olan taşınmazlar hakkında ne gibi işlem yapılacağı gösterilmiştir. Orman Yönetiminin 30 günlük kısmî ilân süresi içinde orman kadastrosuna itiraz davası açması nedeniyle dava konusu taşınmazlar hakkında malik hanesi ve niteliği açık bırakılmak suretiyle tesbit tutanağı düzenlendiğine göre, 3402 sayılı Kanunun 27, 28 ve 29. maddeleri gereğince yargılamaya devamla, tesbit tutanağında yazılı hak sahiplerinin 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince gösterecekleri delillerle mahkemece re'sen lüzum görülen diğer deliller de toplanıp dava konusu taşınmazların gerçek hak sahibi ya da sahipleri adına tesbit ve tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin kısmen davalı olmadıkları gerekçesiyle araştırma yapılmaksızın tutanağın edinme nedeninde ismi geçen kişi adına tesciline karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
Orman sınırlandırması yapılmayan veya sınırlandırmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukukî durumunun 3116, 4785, 5658, 6831 sayılı kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun, sadece hangi nitelikteki taşınmazların Devlet Ormanı sayılacağını göstermiş ve Devlet Ormanlarının kadastrosunun yapılmasını öngörmüştür. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince, aynı Kanunun 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuş; iadenin koşulları aynı Kanunda gösterilmiştir.
Bu nedenle mahkemece, çekişmeli taşınmazların tamamına yönelik olarak, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir uzman orman yüksek mühendisi veya mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazların zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, tescile karar verilecek gerçek kişiler yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesi İkinci Kararı:
11. Borçka Kadastro Mahkemesinin 12.08.2015 tarihli ve 2014/45 E., 2015/43 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde, fen bilirkişi raporuna ekli krokide 336 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların B harfi ile gösterilen kısımlarının fındık bahçesi niteliğinde tarım arazisi olduğu, devlet ormanı ile ilgisinin bulunmadığı, mahalli ve tespit bilirkişi beyanlarına göre anılan kısımların dahili davalılara babalarından kaldığı ve mirasçılar arasında pay edildiği, dahili davalılar tarafından da 20 yılı aşkın süredir eklemeli olarak nizasız ve fasılasız malik sıfatıyla kullanıldığı, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçesiyle kısmi davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire İkinci Bozma Kararı:
12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... İdaresi vekili ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
13. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 29.03.2017 tarihli ve 2015/13942 E., 2017/2538 K. sayılı kararı ile; ‘'...Dava konusu 336 ada 1 sayılı ve 336 ada 2 sayılı parsellerin (B) harfli bölümlerinin dört tarafının orman ile çevrili olduğu, bu hali ile bu kısımların 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 31.05.1970 gün ve 531 sıra sayılı Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3 ve 19.08.1974 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1 ve 02.09.1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesinde "...6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı" öngörülmüştür.
6831 sayılı Kanunun 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 sayılı Kanun, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 sayılı Kanun ile değişik hali).
Kanun metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [YHGK'nın 10.12.1997 ve gün 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün 1997/20-808/1039, 08.02.1999 gün 1999/7-22-43, 13.10.1999 gün 1999/8-689-822, 03.04.2002 gün 2002/8-230-261 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüştür. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.
Mahkemece değinilen yönler gözetilerek davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın reddi yolunda hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
14. Borçka Kadastro Mahkemesinin 20.11.2017 tarihli ve 2017/13 E., 2017/9 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe yanında, orman içi açıklık değerlendirmesi yapılırken bölgenin coğrafi konumu ve iklim koşullarının dikkate alınması gerektiği, özellikle Karadeniz bölgesinin çok yağış alması nedeniyle arazinin orman örtüsü kaplamasının bir yılda mümkün olduğu, yine özel şirketler aracılığıyla yapılan kadastro çalışmaları sonucunda arazi başına gidilmeden masa başında yüz yıla yakın kullanılan arazilerin bile orman vasfı ile tespitinin yapıldığı, bu nedenle tarım arazilerinin orman içinde kaldığı, bozma ilamında orman içi açıklık kavramının çok geniş yorumlandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
15. Direnme kararı süresi içinde davacı ... İdaresi vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, dava konusu 336 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların 6831 sayılı Kanun'un 17. maddesi kapsamında orman içi açıklık niteliğinde olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN
17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturacak şekilde karar verilip verilmediği, buradan varılacak sonuca göre usulüne uygun bir direnme kararı bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE
18. Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK'nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
19. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294. maddesinin 3. fıkrasında ise "Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur" düzenlemesine yer verilmiştir.
20. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilâflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
21. Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
22. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
23. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ile bu yönde düzenleme içeren HMK hükümleri, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
24. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukukî ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesi ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüde yol açacak çelişkiler bulunmaması ile mümkündür.
25. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun somut olay bakımından uygulanmasına devam olunan 429. maddesine göre, bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme, tarafları dinledikten sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
26. Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonra da ilk karardan farklı bir karar vermesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de, verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir.
27. Mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
28. Nihayet direnme kararları, yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir mahkeme kararı aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
29. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.10.2009 tarihli ve 2009/9-397 E., 2009/453 K.; 07.05.2014 tarihli ve 2013/4-1121 E., 2014/626 K., 23.05.2018 tarihli ve 2015/22-2213 E., 2018/1129 K. ile 16.12.2020 tarihli ve 2020/23-112 E., 2020/1046 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
30. Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, mahkemece verilen ilk kararda;
"Kısmi davanın REDDİNE,
1-Fen bilirkişisin hazırladığı ekli krokide B harfi ile gösterilen Artvin ili Borçka ilçesi Alaca köyü 336 ada 1 nolu parsel içerisinde kalan 3597.84 m2 lik alana ilişkin kadastro tutanağının yüz ölçümü kısmı 3597.84 m2 olacak şekilde düzeltilerek ismail oğlu ... adına fındık bahçesi vasfıyla tespit gibi TAPUYA KAYIT VE TESCİLİNE,
2-Fen bilirkişisin hazırladığı ekli krokide B harfi ile gösterilen Artvin ili Borçka ilçesi Alaca köyü 336 ada 2 nolu parsel içerisinde kalan 1382.18 m2 lik alana ilişkin kadastro tutanağının yüz ölçümü kısmı 1382.18 m2 olacak şekilde düzeltilerek ismail oğlu Ömer UYGUN adına fındık bahçesi vasfıyla tespit gibi TAPUYA KAYIT VE TESCİLİNE,'' şeklinde hüküm kurulduğu;
direnme kararına konu kısa kararda;
"1-Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 2015/13942 Esas 2017/2538 Karar sayılı bozma ilamına DİRENİLMESİNE,
Kısmi davanın KABULÜNE,
1- a- Fen bilirkişilerinin birlikte hazırladıkları ekli krokide A harfi ile gösterilen dava konusu Artvin ili Borçka ilçesi Alaca köyü 336 ada 1 nolu parselin 2420.47 m2 lik kısımına ilişkin davanın KABULÜNE, bu kısıma ilişkin kadastro tespitlerinin iptaline orman vasfı ile hazine adına tapuya kayıt ve tesciline,
-Fen bilirkişilerinin birlikte hazırladıkları ekli krokide B harfi ile gösterilen Artvin ili Borçka ilçesi Alaca köyü 336 ada 1 nolu parsel içerisinde kalan 3597.84 m2' lik alana ilişkin kadastro tutanağının yüzölçümü kısmı 3597.84 m2 olacak şekilde düzeltilerek İsmail oğlu ... adına fındık bahçesi vasfıyla tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline,
b- Fen bilirkişilerinin birlikte hazırladıkları ekli krokide A harfi ile gösterilen dava konusu Artvin ili Borçka ilçesi Alaca köyü 336 ada 2 nolu parselin 2906.93 m2 lik kısımına ilişkin davanın KABULÜNE, bu kısıma ilişkin kadastro tespitlerinin iptaline orman vasfı ile hazine adına tapuya kayıt ve tesciline,
-Fen bilirkişilerinin birlikte hazırladıkları ekli krokide B harfi ile gösterilen Artvin ili Borçka ilçesi Alaca köyü 336 ada 2 nolu parsel içerisinde kalan 1382.18 m2' lik alana ilişkin kadastro tutanağının yüzölçümü kısmı 1382.18 m2 olacak şekilde düzeltilerek İsmail oğlu ... adına fındık bahçesi vasfıyla tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline," karar verilmiş iken;
direnme kararına konu gerekçeli kararda ise;
"Kısmi davanın REDDİNE,
1-Fen bilirkişisin hazırladığı ekli krokide B harfi ile gösterilen Artvin ili Borçka ilçesi Alaca köyü 336 ada 1 nolu parsel içerisinde kalan 3597.84 m2 lik alana ilişkin kadastro tutanağının yüz ölçümü kısmı 3597.84 m2 olacak şekilde düzeltilerek ismail oğlu ... adına fındık bahçesi vasfıyla tespit gibi TAPUYA KAYIT VE TESCİLİNE,
2-Fen bilirkişisin hazırladığı ekli krokide B harfi ile gösterilen Artvin ili Borçka ilçesi Alaca köyü 336 ada 2 nolu parsel içerisinde kalan 1382.18 m2 lik alana ilişkin kadastro tutanağının yüz ölçümü kısmı 1382.18 m2 olacak şekilde düzeltilerek ismail oğlu Ömer UYGUN adına fındık bahçesi vasfıyla tespit gibi TAPUYA KAYIT VE TESCİLİNE," şeklinde hüküm kurulduğu; direnme kararına konu kısa kararda ''Kısmi davanın kabulüne'' denildikten sonra dava konusu 336 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlarda fen bilirkişi raporuna ekli krokide A ve B harfleri ile gösterilen kısımlar yönünden karar verilmiş iken, direnme kararına konu gerekçeli kararda ise ''Kısmi davanın reddine'' denildikten sonra sadece dava konusu 336 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlarda fen bilirkişi raporuna ekli krokide B harfleri ile gösterilen kısımlar yönünden hüküm fıkrası oluşturulduğu gözetildiğinde; mahkemece kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturacak şekilde hüküm kurulmuştur.
31. Bu durumda ortada usulüne uygun bir direnme kararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir. Mahkemece yapılması gereken, HMK'nın 294 ve 297. maddelerine uygun şekilde kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratmayacak şekilde hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.
32. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca usulüne uygun direnme kararından bahsetme imkânının olmadığı ve ön sorunun bulunduğu kabul edilmiştir.
33. O hâlde usule uygun olmayan direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.

V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı, HMK'nın geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre temyiz edenler davacı ... İdaresi vekili ile davalı Hazine vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıran davacı ... İdaresine geri verilmesine,
Aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

4 Ağustos 2023 Cuma
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.