Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 9/6/2021 tarihinde, Sabahat Günindi (B. No: 2018/15204) başvurusunda, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

 

Olaylar

 

Başvurucunun Yunanistan'dan göç eden dedesine 2510 sayılı İskân Kanunu uyarınca 1945 tarihli tapuyla taşınmaz verilmiştir. Birkaç defa yapılan orman kadastrosunda orman vasfında olduğu kabul edilen taşınmaz, 1959 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında da orman vasfı nedeniyle tespit harici bırakılmıştır. 1970 yılından itibaren başvurucunun ve murislerinin taşınmazı kullanması fiilen engellenmiştir.

 

Başvurucunun 28/12/2009 tarihinde Hazineye karşı açtığı tazminat davasını Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) husumet yönünden reddetmiştir. Yargıtay'ın bozma kararından sonra davaya bakan Mahkeme bilirkişi raporunda belirtilen değerin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine karar vermiştir. Ancak Yargıtay Mahkeme kararını bozmuştur. Yargıtay taşınmazın orman niteliğinde olması sebebiyle iskan tapusunun kadastro tapusuna dönüştürülemeyeceğini belirtmiştir.

 

İddialar 

 

Başvurucu, orman sınırları içinde kaldığı tespit edilen tapulu taşınmaz için tazminat ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 

 

Mahkemenin Değerlendirmesi 

 

Anayasa'nın ormanların korunması ve geliştirilmesine ilişkin 169. maddesi uyarınca ormanların özel mülkiyete konu edilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte söz konusu taşınmazın kamu makamları tarafından başvurucunun murisine verilmek suretiyle özel mülke konu edildiği ortadadır.

 

Kamu makamları bu taşınmazın murise verildiği tarihte orman olduğuna ilişkin olarak tapu kaydında herhangi bir şerhin bulunduğunu gösterememiştir. Ayrıca başvurucunun murisinin taşınmazın orman olduğunu bilebilecek durumda olduğunu gösterir herhangi bir olgu da yoktur.

 

Tapu kayıtlarının oluşturulması ve tutulması kamu makamlarının gözetiminde olduğundan orman olmasına rağmen hatalı olarak bu kayıtların oluşturulması hâlinde de yine devletin sorumlu olması doğaldır.

 

Orman olan taşınmazların korunması bağlamında müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacı bulunmakta ise de devletin verdiği tapuya dayanarak mülkiyet sahibi olan başvurucunun da menfaatlerinin gözetilmesi ve bu çerçevede idarenin hatalı işleminin bütün sonuçlarının başvurucuya yüklenmemesi gerekmektedir.

Türk hukukunda tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklanan zararların devlet tarafından tazmin edilmesini öngören düzenleme 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda yer almıştır. Anılan Kanun'un 1007. maddesinde; tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğu, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere devletin rücu edebileceği hüküm altına alınmıştır.

 

Orman vasfında olan taşınmazın başvurucunun murisine 2510 sayılı Kanun uyarınca verildikten sonra tekrar orman olarak tespit edilmesi, ormanların korunması bağlamında kamu yararına dayalı meşru bir amacı içerse de mülkten yoksun bırakılan başvurucuya herhangi bir tazminat ödenmemesi idarenin hatasından doğan zarara bütünüyle başvurucunun katlanması sonucunu doğurmuştur.

 Sonuç olarak müdahaleyle başvurucuya aşırı bir külfet yüklenmiş, başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki adil denge başvurucunun aleyhine bozulmuştur. Bu nedenle mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçüsüzdür.

 

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.  

 

31 Temmuz 2021 Cumartesi
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.