Bu yazımızda Anayasa Mahkemesinin GÜLÇİN SARIOĞLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU  ( (Başvuru Numarası: 2019/25945- Karar Tarihi: 19/3/2024- R.G. Tarih ve Sayı: 8/7/2024-32596)  ile ilgili olarak vermiş olduğu ihlal kararı ana hatlarıyla irdelenecektir.


KARARA KONU OLAY 


Başvurucular, tapu kaydına dayandıkları taşınmazın mülkiyetinin murislerine ait olmasına rağmen kadastro çalışması sonrasında davalı Kooperatif adına düzenlenen tapular içinde bırakıldığı iddiasıyla  tapu iptal ve tescil  ile tazminat davası açmışlardır.


DERECE MAHKEMESİ KARARI


Davaya bakan Asliye Hukuk Mahkemesi,  bozma sonrası yeniden yaptığı yargılama sonunda davacılar murisi adına kayıtlı olan 15.388 m²lik taşınmazın bedeline yönelik olarak açılan davanın kabulü ile  30,77 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacılara verilmesine karar vermiştir. Mezkur karar  Yargıtay'da temyiz ve karar düzeltme aşamalarından  geçerek kesinleşmiştir. 


BİREYSEL BAŞVURU GEREKÇESİ


Başvurucular, davada hükmedilen bedelin güncel değeri karşılamaması nedeniyle mülkiyet haklarının  ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmışlardır. Başvurucular bu başvurularında özetle, uzayan dava sürecinde değişen ekonomik şartların dikkate alınmadığını, 1991 yılına göre belirlenen bedelden sadece sıfır atılarak hesap yapıldığını, on beş dönümlük taşınmaza 30,77 TL değer biçilmesinin haksız olduğunu belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.


ANAYASA MAHKEMESİNİN KONUYA BAKIŞ AÇISI


Anayasa Mahkemesi,  başvuruyu mülkiyet hakkı kapsamında incelemiştir. 


Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi somut olay yönünden Ayten Saka ve Nurten Saka kararında belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığını vurgulamış, başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiğine karar vermiştir.


Yüksek mahkeme, ihlal kararında; 


  • Dava tarihi olan 18/9/1991'den itibaren nihai karar tarihi olan 15/4/2019'a kadar (yaklaşık 27 yıl 6 ay) 30,77 TL'nin yasal faizi hesaplandığında bedelin yasal faizi ile birlikte 245 TL civarında olacağını, bu bedelin başvurucuların gerçek zararlarını karşılamadığını, 
  • 30,77 TL'lik alacağın sadece yasal faiz ilave edilerek ödenmesinin başvurucuların mağduriyetinin giderilmesinde yetersiz kaldığını,
  • Öte yandan 15.388 m²lik taşınmaz için 30,77 TL gibi bir bedelin belirlenmesinin davanın bir tarafı yararına ve diğer tarafı aleyhine aşırı derecede orantısızlığa yol  açtığını,
  • Kaldı ki  başvurucuların murisi ve diğer davacıların 1991 yılında açtığı bu davanın 2019 yılında sonuçlanmasına yol açacak herhangi bir etkilerinin bulunmadığına vurgu yapmıştır.


Yüksek Mahkeme, giderim olarak başvurucuların tazminat taleplerini reddetmiş, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar vermiştir.

DEĞERLENDİRMEMİZ


İncelememize konu olayın başvurucuların murisi adına kayıtlı olan tapulu taşınmazın, yörede yapılan  kadastro çalışmaları sonucunda başvurucular murisi adına revizyon görmemesi üzerine uğranılan zararın giderilmesine yönelik olarak açılan tapu iptal ve tescil ile tazminat davası olduğu, bu haliyle başvurunun mülkiyet hakkı kapsamında kaldığı görülmektedir.


Başvurucular murisi tarafından  Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın yaklaşık 27 yıl 6 ay sonra karara bağlanması, yine iş bu davada  dava tarihi itibariyle belirlenen taşınmaz bedeline uygulanacak yasal faiz ile birlikte toplam tazminat tutarının davanın kesinleştiği tarihte 245 TL olduğu, bu tutarın ise başvurucuların gerçek zararını karşılamaktan uzak olduğu duraksamasızdır.


 Esasında bir davanın 27 yıl 6 sürmesi, başvurucuların haklarını elde etmelerine imkan sağlayacak yeterli tedbirlerin devletçe alınmamış olduğunu, bu haliyle devletin bu yöndeki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediğini ortaya koymaktadır. Nitekim yüksek mahkemenin ihlal kararı gerekçesinde bu hususa  açıkça vurgu yapıldığı görülmektedir.


Sonuç olarak yargılamanın beklenen hızda ilerlememesi, bunda davacıların herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmaması, bu haliyle dava tarihi itibariyle belirlenen değerinin ülkedeki yüksek enflasyon  karşısında adeta erimesi, dahası başvurucuların tazminata makul sürede ulaşamamaları sebebiyle paranın enflasyon karşısında değerinin azalmasını engelleyecek işlem yapmalarının da  önüne geçilmiş olması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde  yüksek mahkemece verilen ihlal kararının isabetli olduğunu düşünmekteyiz. 


Av. Musa ADIYAMAN

20 Temmuz 2024 Cumartesi
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.