Ülkemizde taşınmaz mülkiyetine yönelik olarak yapılan ihlallerin en kapsamlı yansımasını "Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı davalar" oluşturmaktadır.
Hemen belirtelim ki, yasa koyucu, Devlete, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin iş bu haklarının kaydedildiği tapu sicilinin doğru tutulması ödevini yüklemiştir. Şayet bu sorumluluğun özenle yerine getirilmemesi nedeniyle kişiler bir zarara uğramışlar ise, oluşan zararların tazmininde devletin kusursuz sorumluluğu söz konusu olacaktır.
Örneğin, tapunun edinim tarihinde tarla vasfı ile gerçek kişi adına tapu siciline kayıt ve tescil edilen bir taşınmazın, sonraki bir tarihte orman ya da bataklık/sazlık/kayalık-taşlık /mera/yaylak/kışlak içerisinde kalması nedeniyle tapu kaydının iptal edilmesi halinde malikin uğradığı zararın TMK.'nın 1007. maddesi uyarınca karşılanması gerekecektir.
İşte bu nitelikte açılan davalarda taşınmazın gerçek değerinin tespiti büyük önem arz etmektedir. Zira bu davalarda asıl olan taşınmaz malikinin gerçek zararının saptanmasıdır. Nitekim Yargıtay oluşturduğu içtihatlar ile, taşınmazın değerinin belirlenmesi sırasında nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Bu tarz davalarda taşınmazın değerinin saptanmasına yönelik Yargıtay uygulamasını bütünsel bir bakış açısı ile ortaya koymak amacıyla Av. Musa ADIYAMAN tarafından kaleme alınan " Tapu Sicilinin Hatalı Tutulmasından Kaynaklı Tazminat Davalarında Taşınmazın Değerinin Hesaplanmasına Yönelik Yargıtay Uygulaması" başlıklı makale sitemizde yayınlanmıştır.
1 Ekim 2017 Pazar