T.C.

YARGITAY

17. HUKUK DAİRESİ

2016/17564 E. , 2017/6847 K.

 

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

 

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:


-K A R A R-


Davacı vekili; 06/10/2011 tarihinde davalı tarafa ait araç sürücüsünün kusurlu hareketi nedeniyle meydana gelen kazada müvekkilinin yaralandığını ve platin takılan sağ kolunda çok derin ve yakıcı acı hissettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000,00-TL'lik maddi, 10.000,00-TL'lik manevi tazminat olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken müteselsilen tahsilini talep etmiştir.


Davalılar; davanın reddini savunmuştur.


Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.


1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.


2-Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.


Dava dilekçesinde nelerin yer alması gerektiği hususu 1086 sayılı HUMK'nun 179. maddesi ve 6100 sayılı HMK'nun 119. maddesinde düzenlenmiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. maddesinde ise; "Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir. O halde açıklık bulunmayan hallerde hakim, dava dilekçesinin açıklanmasını ilgili taraftan her zaman isteyebilir.


Somut olayda; davacı 06.10.2011 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle yaralandığını belirterek 2000TL maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Dava dilekçesindeki ileri sürülüşe göre davacının yaralanması nedeniyle talep edilen maddi tazminat kalemlerinin nelerden oluştuğu mahkemece, davacı vekiline açıklattırılarak ve buna göre yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yazılı şekilde geçici iş göremezlik talebinin bulunmadığından talebin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.


3-6098 sayılı TBK. md. 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.


Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.


Somut olayda; mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu raporunda, davacının sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı ve iyileşme süresinin 4 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. Buna göre; mahkemece davacının yaralanması nedeniyle manevi zararının bulunduğu kabul edilerek hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.


SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

14 Aralık 2017 Perşembe
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.