İŞ KAZASINA DAYALI TAZMİNAT DAVASI DEVAM EDERKEN DAVACININ ÖLMESİ HALİNDE, ÖLÜM TARİHİNE KADAR OLAN DÖNEM İÇİN TAZMİNAT HESAPLANMALIDIR

Yargıtay

21.Hukuk Dairesi    

 2014/5875 E.  ,  2014/14108 K.

  •  


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Kemer 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
TARİHİ : 28/11/2013
NUMARASI : 2012/292-2013/834

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni geciktirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, müteveffa davacının 26/08/2002 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 
Mahkemece, davacının ölüm tarihine göre (06.12.2010) uğradığı zarar belirlenerek, asıl dava açısından davanın kısmen kabulü ile, 972.77. TL. maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi, fazlaya ilişkin istemin reddine, birleşen dava açısından davacının maddi tazminat talebinin reddine, 25.000.TL. manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. 


Sigortalı davacı 26/08/2002 tarihinde, 39 yaşında ve davalılara ait iş yerinde temizlik elemanı olarak çalışmakta iken iş kazası geçirmiş ve % 14.1 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayarak malul kalmıştır. Davacı ilk maddi tazminat davasını 17/03/2010 tarihinde 10.000. TL talepli olarak açmıştır. Daha sonra 20/04/2010 tarihinde 50.000. TL miktarlı maddi ve 150.000,00 TL miktarlı manevi tazminat davası açmış ve bu dava asıl davayla birleştirilmiştir. Davacı sigortalı yargılama sırasında 06/12/2010 tarihinde vefat etmiştir. Yargılamaya davacı mirasçıları katılarak devam edilmiştir. 


Mahkemece olayın iş kazası olduğu kabul edilip, yaptırılan kusur incelenmesinde davalı işverenin % 80, davacı işçinin % 20 kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Davacı işçinin % 14.1 oranında sürekli iş göremezlik kaybı ve davalı işverenin % 80 oranında kusuru dikkate alınarak bakiye ömrü süresince yapılan 23.06.2011 tarihli tazminat hesabında davacı zararı 33.412.92. TL. olarak tespit edilmiş ve bundan PSD ve geçici iş göremezlik ödeneğinin tenzilinin gerektiği açıklanmıştır. Davacı işçi yargılama sırasında, 06/12/2010 tarihinde vefat ettiğinden, mahkemece haklı olarak ölüm tarihi nazara alınarak 06.05.2013 tarihli tazminat hesabı yaptırılmış ve neticede zararın bu kez 5.825,63 TL olduğu belirlenmiştir. Bu miktardan Kurum tahsislerinin rücu edilebilecek kısmının tenzili ile 972.77 TL üzerinden maddi tazminata karar verilmiştir. 


Mahkemece, davalı yararına asıl dosyada reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden 1.083.26 TL nispi vekalet ücretine, yine birleşen davada reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden 5.750.TL nispi vekalet ücretine hükmetmiştir. 


Uyuşmazlık maddi tazminat taleplerinin reddinde, karşı taraf lehine, vekalet ücreti verilip verilmeyeceği noktasındadır. 


Somut olayın öğreti ve yargısal kararların ışığı altında tartışılması gerekecektir. 


Tarafların, davanın görülmesi ve sonuçlanması için ödedikleri paraların tümüne yargılama giderleri denir. Türk hukukunda yargılama giderleri geniş anlamda kullanılmakta ve buna harç ve vekalet ücreti de dahil sayılmaktadır. 

 

Yargılama giderlerinin neler olduğu HMK' nın 323. maddesinde gösterilmiştir. Maddenin g bendine göre "vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücreti" yargılama giderlerindendir. 


"Vekalet ücretinin yargılama giderlerinden olması, davada tarafların (özellikle davayı kısmen veya tamamen kazanan ve bu nedenle lehine yargılama gideri hükmedilecek olan tarafın davayı (bizzat değil) vekil (avukat) vasıtasıyla takip etmiş olmaları hali içindir. Bir taraf davasını bizzat takip etmiş ve davayı kazanmış ise (karşı taraf davayı bir vekil vasıtasıyla takip etmiş olsa bile) davayı kazanan taraf lehine yargılama gideri olarak vekalet ücretine hükmedilemez." (Bakı Kuru - Ramazan Arslan - Ejder Yılmaz - Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı - Ankara 2011 - Sayfa 732)


"Yargı devletin temel fonksiyonlarından biridir ve bu yolla adalet dağıtımı, bir kamu hizmetidir. Yargılama giderleri genel olarak bir yargısal koruma faaliyetinin yürütülebilmesi için ödenmesi gereken ve bu sebeple ortaya çıkan giderlerdir. Bu giderler harçlar, masraflar ve vekalet ücreti olarak üçe ayrılır. 


Davada kendisini bir vekil ( Kural olarak avukat) ile temsil ettirmiş olup da davayı kazanan taraf lehine, diğer yargılama giderleri ile birlikte birde vekalet ücreti ödenmesine hükmedilir. Mahkeme tarafından bu vekalet ücretinin hesabında, davayı kazanan tarafın avukatı ile arasındaki vekalet ücret sözleşmesinde kararlaştırılan ücret değil, Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri esas alınır.'' (Hakan Canıtez - Oğuz Atalay - Muhamet Özekes - Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku - Ankara 2011 - Sayfa 691 vd. )


"Maddi tazminat isteminin tamamen veya kısmen reddi davacıya Kurumca ödenen gelirlerin yargılama sırasında peşin sermaye değerindeki artışlardan veya 818 sayılı BK' nun 43 ve 44. (6098 sayılı TBK. M 51 ve 52 ) maddeleri uyarınca yapılan takdiri indirimden kaynaklanıyorsa (ki çoğu kez böyledir) davalı yararına avukatlık ücreti takdir olunmaz. Çünkü, davacının dava açarken bu durumu bilmesi mümkün değildir." (Ali Güneren - İş Kazası Veya Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi Ve Manevi Tazminat Davaları - Genişletilmiş 2. baskı - Ankara 2011 - Sayfa 1491)


"Yargılama giderlerinden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri kanunun 323., Avukatlık Kanunun 169. ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1. maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin, davadan haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Çünkü, haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması, hukukun genel kurallarındandır. 6100 sayılı Yasa'nın 329. maddesinin birinci fıkrası bu ilkeye dayanmaktadır. 


Avukatlık (vekalet) ücreti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323/1 - ğ maddesinde açıkça belirtildiği üzere yargılama giderlerindendir. Bu itibarla, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir suretle bağlı feri haklardandır. Feri hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır. 


Gerek yasal, gerekse hakkaniyet ve takdir indirimler nedeniyle davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilip edilemeyeceği önem kazanmaktadır. Dairemizin önceki kararlarında fazla tatil ücretlerinden yapılan indirimler sebebiyle davalı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği ifade edilmekteydi. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 11/02/2010 gün, 2008/17722 E, 2010/3192 K.) Ancak, davanın açıldığı veya ıslah yoluyla dava konusunun arttırıldığı aşamada, mahkemece ne oranda ve miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilinememektedir. Dairemizce, 2011 yılı itibariyle maktu ve nispi vekalet ücretlerinin yüksek olduğu da dikkate alınarak, konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş ve her türlü indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsiz sonuçlara yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi, her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarında aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirim sebebiyle ret vekalet ücretine hükmedilmekte, buna karşın Borçlar Kanunun 325/son, 161/son (6098 Sayılı kanunun 408/son, 182/son) maddeleri ile 43 ve 44. (6098 S. TBK. m. 51,52) maddelerine göre ve yine 5953 sayılı Yasa'da öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine karar verilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açmaktadır. Konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden Dairemizce önceki uygulamadan vazgeçilmiş ve fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden indirim yapılması durumunda, reddine karar verilen miktar bakımından kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Bu itibarla, Borçlar Kanunun 43, 44, 161/son ve 325/son (6098 Sayılı Kanunun 51, 52, 182/son, 408/son) maddelerinin uygulamasından kaynaklanmış olsa dahi, kısmen reddedilen miktar için davalı yararına vekalet ücret takdir edilemez." (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin vekalet ücretine ilişkin Daire ilke Kararları) 


"Mahkemenin maddi tazminat talebinin reddi ile manevi tazminata ilişkin olarak kurulan hükmünde bir isabetsizlik yoktur. Ancak davacının maddi tazminat talebinin reddi, yargılama sırasında ortaya çıkan katsayı değişikleri sonucu sigorta tahsisleri peşin sermaye değerindeki artışlarından kaynaklandığı ve davacının dava açarken bu hususu bilebilmesi mümkün bulunmadığı halde, maddi tazminat talebinin reddi nedeniyle davalı yararına avukatlık ücreti takdir edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.'' (Yargıtay 21. HD 03/03/2009 gün ve 2008/20217-3031, Yargıtay 21.HD 30/04/2009 gün ve 2008/15195-6055, Yargıtay 21. HD 04/04/2006 gün ve 2012/3442, Yargıtay 21. HD 03/05/2004gün ve 2004/ 3677 E. 4789 K.) 


"Maddi tazminat davası, SGK (SSK) tarafından bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin tazminatı karşılaması nedeniyle reddedilirse, davalı yararına vekalet ücreti hükmedilemez. Dava, hakkaniyet indirimi veya SGK' nın bağladığı peşin sermaye değerinin düşülmesi nedeniyle kısmen reddedilirse, yine davacı aleyhine avukatlık ücreti takdir edilmemesi gerekir." (Mesut Balcı - İş Kazası veya Meslek Hastalığı Davaları Uygulaması - Genişletilmiş 2. Baskı - Ankara 2011 - Sayfa 1039)


Öğreti ve yargısal kararlara ilişkin yapılan tüm bu açıklamaların ışığı altında; somut olayda, davacı 26/08/2002 tarihinde geçirdiği iş kazası neticesinde % 14.1 oranında sürekli iş göremezliğe uğramıştır. Davacı bu maluliyet oranına göre asıl davada 10.000. TL., birleşen davada ise 50.000.TL. maddi tazminat talep etmiştir. Davacının sağ olduğu varsayılarak yapılan tazminat hesabında, peşin sermaye değeri ve geçici iş göremezlik ödeneğinin 33.412.98. TL'lik maddi zarar miktarından düşülmesi ile kalan miktarın davacının nihai ve gerçek maddi zararını teşkil edeceği açıklanmıştır. Oysa davacı yargılama sırasında, 06/12/2010 tarihinde vefat etmiştir. Bu nedenle ölüm tarihine kadar yapılan tazminat hesabında, davacı zararı gelirler düşüldükten sonra 972.77. TL. olarak hesap edilmiş ve bu miktar üzerinden maddi tazminata karar verilmiştir. Halbuki davacı bilinen maluliyetini göz önüne alarak normal yaşam tablosuna göre maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Bu nedenle davacının, yaralanmanın mahiyetine ve maluliyet oranına göre yargılama sırasında vefat etmesi önceden öngörülmesi mümkün olmayan bir durumdur. Somut olay böyle gerçekleştiği halde, asıl davada reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden 1.083.26. TL, birleşen davada reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden 5.750 TL nispi vekalet ücretinin davalı şirket yararına hükmedilmesi hatalı olmuştur.


Açıklanan tüm bu nedenlerle, davacı sigortalının yargılama sırasında ölümünün öngörülemeyecek bir olgu olması karışında, asıl davada ve birleşen davada reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi gerekirken yazılı şekilde nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. 
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.


SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine, 17/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

29 Ağustos 2019 Perşembe
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.