22/A UYGULAMA KADASTROSU SONUCUNDA TAPUDA YÜZ ÖLÇÜM AZALMASI -MALİKİN TAZMİNAT DAVASI AÇABİLMESİNİN KOŞULLARI


T.C.

YARGITAY

20.HUKUK DAİRESİ


2017/736 E.  ,  2017/10965 K.


"İçtihat Metni"

 

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

 

K A R A R


Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ... ili, ...ilçesi, ...eski 1542 yeni 393 parsel sayılı taşınmazın müvekkili kooperatif adına tescilli olduğunu, tapunun alımı sırasında 95.100 m² olan yüzölçümünün 2014 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanunun 41. maddesi uyarınca yapılan işlem sonrasında 89.508 m²'ye düşürüldüğünü, arada müvekkili kooperatif aleyhine 5.592 m² fark bulunduğunu, kadastro ilgilileri nezdinde yaptıkları araştırmada herhangi bir şekil ya da yüzölçümü değişikliği olmadığı ve bu farkın eski zamanda ölçüm cihazlarının yetersizliğinden kaynaklandığının ifade edildiğini, eksilen kısmın bir başka parsele eklenmediğini, taşınmazın şekil ve yüzölçümünde herhangi bir değişiklik olmaksızın sadece ölçüm hatası sonucu önceden yüzölçümün fazla olarak tapuya tescil edildiğinin belirtildiğini, devletin tapu kaydına güvenerek işlem yapan müvekkili kooperatifin her geçen gün kıymetlenen bölgede parasını ödediği halde 5.592 m² gibi önemli bir kaybının söz konusu olduğunu, bu durumda devletin sorumluluğu tartışmasız olmakla işbu zararlarının tazmini için müracaatta bulunduklarını belirterek taşınmazın eksilen 5.592 m²'nin dava tarihindeki değerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. 


Mahkemece yapılan yargılama sonucu; tapu sicilinde çaplı olarak kayıtlı bulunan taşınmazlar, çapa bağlı yüzölçümleri ile geçerli olduğu, satın aldığı çaplı taşınmazın kaç m² olduğunu, kullandığı zeminin durumundan taşınmazın çap örneğinden her zaman bilebilecek durumda olan davacının, taşınmazın yüzölçümünün maddi yanılgı nedeniyle yanlış yazılmış olması nedeni ile zarara uğradığını ileri sürerek Türk Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince Devletin sorumlu tutulmasını isteyemeyeceğinden davacının davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.


Dava, TMK'nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir. 


Mahkemece davanın reddine karar verilmişse de; delillerin değerlendirilebilmesi için yeterli inceleme yapılmadan hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; dosya içeriğinden dava konusu eski 1542 parsel sayılı taşınmazın kadastro sonucu tapulama komisyon kararı ile 95100 m² yüzölçümü ile ... ve arkadaşları adına tapuya tescil edildiği, daha sonra satış ve intikaller görerek davacı adına 05/10/2010 tarihinde tescil edildiği,yörede 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesine göre yapılan uygulama kadastrosu sonucu dava konusu taşınmazın 188 ada 393 parsel sayısı ile 89507,72 m² yüzölçümü ile 28/11/2014 tarihinde tescil edildiği, taşınmazda meydana gelen yüzölçüm azalmasından dolayı davacının eldeki davayı 15/12/2014 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır.


3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/2-a maddesine göre yapılan uygulama kadastrosu sonucu taşınmazın yüzölçümünde 5592 m² azalma meydana gelmiş olup, mahkemece inceleme ve keşif yapılarak uygulama kadastrosu sırasında taşınmazın çapında bir değişiklik olup olmadığı, taşınmazın yüzölçümündeki azalmanın çap değişikliğinden mi yoksa hesap hatasından mı kaynaklandığı araştırılmamıştır. 4721 sayılı TMK'nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece, Devletin memuruna rücu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK'nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Ancak 4721 sayılı Tük Medenî Kanunun 1007. maddesi hükmüne göre, tazminata hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanı sıra, tapu sicilinin tutulması nedeniyle bir zarar doğmuş olmalıdır. 


Genel arazi kadastro çalışmaları sırasında tespit ve tescile tâbi tutulan çekişmeli taşınmazın, sonradan 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan uygulama ile yüzölçümü azalmış ise de, azalmanın nereden kaynaklandığı, komşu parsellere bir kayma olup olmadığı, varsa kadastro işlemi yararına olan kişi ya da kişiler hasım gösterilerek tapu iptali istenebileceği, davacı bu şekilde zararını karşılayabilecekse Hazinenin zarardan sorumlu olmayacağı düşünülmeli ise de mahkemece keşif yapılmak sureti ile taşınmazın yüzölçümündeki azalmanın nedeni belirlenmemiştir.Bu durumda, taşınmazın yüzölçümündeki azalmanın hangi işlem sebebiyle oluştuğunun tespit edilmesi, uygulama kadastrosu sırasında dava konusu taşınmazın çapında bir değişiklik olup olmadığı, bunun belirlenebilmesi için eski ve yeni paftanın ölçekleri eşitlenmek sureti ile bilgisayar ortamında çakıştırma yapılarak herbir paftadaki sınırın farklı renkli kalemlerle gösterilmek sureti ile bilirkişilerce rapor düzenlenmesi, taşınmazın çapında bir değişiklik olduğu ve komşu parsellere kayma olduğunun belirlenmesi halinde davacının açacağı tapu iptal davası ile zararını karşılayabileceği, taşınmazın çapında bir değişiklik olmamasına rağmen, taşınmazın miktarında hesap hatası ya da kullanılan yöntem farklılığı gibi sebeplerle azalma meydana gelmişse bu durumda davacının tazminat hakkının tapu sicilinin yanlış tutulmuş olması nedeni ile doğduğu gözetilerek, zararın doğduğu tarih (uygulama kadastrosnunun kesinleştiği tarih) itibari ile taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal metodu, arazi olduğunun belirlenmesi halinde net gelir yöntemiyle uygulama kadastrosunun kesinleştiği tarihteki gerçek değerinin hesaplattırılması, bu şekilde tapu sahibinin gerçek zararının saptanması, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken delilleri hatalı değerlendirilerek verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. 


SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/12/2017 günü oybirliği ile karar verildi. 

 

 

 Av.Musa ADIYAMAN 

 

 

 

 

6 Mayıs 2018 Pazar
© 2024 AS-Hukuk Tüm Hakları Saklıdır.